Ukrayna Gezi Rehberi

Ukrayna'da gezilecek başlıca yerleri, sizin için listeledik;

• 

  Karpat Dağları

  Ukrayna’nın Yeşil İncisi olarak bilinen Karpat Dağları, ülkenin en popüler turist merkezlerinden bir tanesidir. Doğal alanların ormanlar ve çayırlarla birleşmesi, çobanların ve doğayla uyum içinde yaşayan insanların bir arada olması Karpat Dağları’nın en önemli özelliklerinden birisidir. Kendi kendilerine doğal bir sınır oluşturan bu dağlar, Alpin çayırları ve ormanlarıyla, dereleri, dağ gölleri, yumuşak iklimi, mineral kaynakları, tarihi ve mimari anıtlarıyla gezen herkesi büyülemektedir. Seyahat etmeyi ve macerayı seven binlerce turistin akın ettiği Karpat Dağları, tepeciklerden oluşur ve yaklaşık 2061 metre yüksekliğe sahiptir.

  devamı için tıklayın
• 

  Kiev

  Dinyeper nehrinin üzerinde konumlanan Kiev şehri, yaklaşık 3 milyonu bulan nüfusuyla Ukrayna’nın başkentidir. Eski Kiev Dükalığı ve 11-12. yy’larda yükselişinin doruk noktasına ulaşarak Baltık denizi ile Akdeniz arasındaki ticaret yolunun merkezi haline gelmiştir. Kiev şehri ve Kiev Dükalığı’nın gücü 1240 yılında Moğol istilacılar tarafından devrilerek Kiev Dükalığı’nın toprakları, Galicia, Volinya, Moskof, ve daha sonraları Polonya, Litvanya ve Rusya olarak Batı ve Kuzeyde beyliklere bölünmüştür. Bir zamanlar Avrupa’nın en güçlü kuvvetlerinden birisi olan Ukrayna’nın kaderi, dış kuvvetler tarafından belirlenmiş ve modern Ukrayna tarihi de yine dış kuvvetlerce tanımlanmıştır. Kiev’de bulunan sanatsal ve mimari eserler dünya mirasları arasındadır. Kiev’in görkeli zamanlarında Kiev prensesinin taç giyme töreninin gerçekleştiği Aziz Sophia Katedrali, mozaikleri ve 11. yy’dan kalma fresklerleriyle ön plana çıkar. Kiev’in eski kısmı olan Podol’da Ukraynalılar tarafından çok sevilen ve Ukrayna’nın Barok kilisesi olan Aziz Andrew kilisesi yükselir. Şehrin merkezine kısa bir araba yolculuğu mesafesinde olan Percherska Lavra Manastırı yani Mağaralar Manastırı’nın içerisinde dünyaca meşhur yer altı mezarları, çan kulesi ve müze koleksiyonlarının yanı sıra iki adet 11. yy’dan kalma katedral bulunmaktadır. Şehir merkezinin çok yakınında tarihi 1037 yılına kadar uzanan Golden Gate bulunmaktadır. Bir zamanlar şehri koruyan ve yüzyıllar öncesinde şehrin sınırlarını belirleyen bu duvar yakın geçmişte renove edilmiştir. Birkaç blok ötede, tüm ihtişamıyla bir 19. yy katedrali olan Aziz Volodymyr Katedrali yer almaktadır. Gösterilerin çoğu Ukrayna dilinde ya da Rusça olarak sahnelenmekte olmakla beraber burada, tiyatro severlerin seçebileceği çok çeşitli eserler sergilenmektedir. Yakın geçmişte renove edilmiş olan Kiev Opera Binası ise geniş bale repertuarı ve çok başarılı opera performansları ile kaçırılmaması gereken duraklar arasındadır. Kiev’in çok popüler Gençler Tiyatrosu’nda ise Ukrayna dilinde ya da Rusça yeni çağ oyunları sergilemektedir. Ukrayna’nın drama, komedi ve müzikal merkezi ise Ivan Franko Tiyatrosudur. Dnipro nehrinin sağ kıyısında ise eski şehrin kalıntılarıyla birlikte şehrin modern yüzü yer alır. İki dik tepenin arasından şehrin ana caddesi olan Khreshchatik uzanır. Caddenin doğu kısmında ise paralel olarak uzanan Eski Kiev’in ana caddesi Vulytsya Volodymyrska yer alır. Khreshchatik caddesinin kuzey ucunda ise sırtı Perchersk’te ki Mağaralar Manastırına uzanan Vulytsya Hrushevskoho yer alır. Şehrin sağ kıyısındaki tepelerin çoğunu ormanlar ve parklar örter. Çoğunlukta yerleşkelerin ve endüstriyel alanların bulunduğu Kiev’in yeni bölümleri ise sol kıyıda kalır.

  devamı için tıklayın
• 

  Lviv

  Hem yeni, hem de eski zamanlardan kalma efsaneleriyle Lviv, oldukça şairane bir şehirdir. Ortaçağ’dan kalma Arnavut kaldırımlı dar sokakları ve farklı stillerdeki mimari yapıları orjinaline bağlı kalınarak korunmuştur. Avusturya Macaristan Krallığı’nın bir parçası olan ve eski zamanlarda Galiçya-Volyn beyliğine bağlı Slav eyaletinin ihtişamlı başkenti olan Lviv, sonraları Polonya’nın da katkılarıyla şehrin günümüzdeki eşsiz görüntüsüne kavuşmuştur. Lviv şehir merkezi, UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer almaktadır.

  devamı için tıklayın
• 

  Odesa

  Karadeniz’in İncisi olarak kabul edilen Odesa, Karadeniz boyunca yer alan en büyük üçüncü şehri ve aynı zamanda Ukrayna’nın ticaret merkezidir. Odesa’nın ılımlı iklimi, sıcak suları ve güneşli plajları yıl boyunca sayısız turisti çekmektedir. Gölgede kalan ara sokakları, pastel renklerdeki binaları ve sıcak meydanlarıyla oldukça cana yakın bir şehirdir. Tarihte kudretli bir şehir olarak anılan Odesa’nın, 18. ve 19. yy’lardan kalma olağanüstü mimarisi günümüze kadar uzanmıştır. Bir kısmı karışık stiller barındıran binalarda, Rus dokunuşu ile tamamlanmış Fransız mimarisi ve yeni sanat akımından esintiler görmek mümkündür. Odesa’daki binaların çoğu, içlerine deniz kabukları gömülmüş kalker içerikli beyaz taşlardan yapılmıştır. Düzenli caddelerini çevreleyen yeşil alanlar ise; şehre adeta şıklık ve zarafet katar.

  devamı için tıklayın
• 

  Yalta

  Kırım yarımadasının cevheri olan Yalta, dik tepeli dağlarla çevrelenmiştir. Adeta California’nın Carmel’i, Fransız Rivierası ve Yunanistan’ın birleşimi olan Yalta ünlü yazar Anton Chekhov’un da yaşamış olduğu yerdir. Yaklaşık 80.000 nüfusu olan Yalta müzeleri, plajları ve tesisleriyle adeta örnek bir şehirdir. Eski bir Romanov tatil evi olan Livadia, II. Dünya Savaşı sırasında Stalin, Churchill ve Roosevelt tarafından müzakereler için kullanılmıştır. İçinde yazarın doktorluk günlerinden kalma tıbbi çantası ve Rachmaninov’un ziyaretleri esnasında çaldığı piyanonun bulunduğu Chekhov’un evi ise; müzeye çevrilmiştir. Yalta’nın hemen dışında yer alan ve içerisinde çok iyi bir de restoran bulunan Nikitsky Botanik Bahçeleri, 1600 farklı gül çeşidine ev sahipliği yapmaktadır. Aslen Amerikalı bir mimar tarafından Alman bir iş adamı için tasarlanmış olan Swallowas Kartal Yuvası ise; yamacın ucundan denize doğru bakan muhteşem bir kaledir. Alupka’dan teleferikle Mt. Ai-Petri’ye geçerken karşınıza çıkan müthiş manzarayı kaçırmamanız gerekir. Türkçe’ye Hafif Süvari Alayı olarak tercüme edilmiş olan Lord Alfred Tennyson’ın Kırım Savalı’nı ölümsüzleştiren The Charge of the Light Brigade isimli şiirine konu olan Sevastopol ve Balaklava’ya, Yalta’dan özel turlar düzenlemek mümkün. Yapılabilecek bir diğer tur ise; bir zamanlar Kırım Hanlığı’nın merkezi olan, minareler ve camiler şehri Bakhchisarai turudur. Pushkin’in Bakhchisarai Çeşmesi şiirine ilham kaynağı olan Gözyaşı Çeşmesi ve Mengli Giray Han’ın büyüleyici sarayı mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır.

  devamı için tıklayın
• 

  Kamaniçe / Kamyanets Podilski

  Ukrayna’nın en eski şehirlerinden birisi olan Kamaniçe, olağanüstü kültürel öneme sahip şehir olarak kabul edilir. Eteklerinden Smotrich Nehri'nin vadiye aktığı kayalık ada, taştan mucizeler yaratan bir takım ünlü ya da ismi bilinmeyen ustalara heykel kaidesi görevi görmüştür. Kamaniçe, doğanın mimari ile ahenk içerisindeki karışımı olması ile ünlüdür. Eski bir şehir olan Kamaniçe’nin yaşı, yakın geçmişe kadar belirlenememiştir. Bazı tarihçiler, şehrin Dakyalılar tarafından bulunduğunu savunmuştur; ancak araştırmacılar bölgede buldukları 11 ve 13. yy’lardan kalma mesken ve surlar sebebiyle şehrin bulunuşunun Eski Rus Kronikleri dönemine denk geldiğini öne sürmektedirler. Ukrayna’nın en eski şehirlerinden birisi olan Kamaniçe, olağanüstü kültürel öneme sahip şehir olarak kabul edilir. Eteklerinden Smotrich Nehri'nin vadiye aktığı kayalık ada, taştan mucizeler yaratan bir takım ünlü ya da ismi bilinmeyen ustalara heykel kaidesi görevi görmüştür. Kamaniçe, doğanın mimari ile ahenk içerisindeki karışımı olması ile ünlüdür. Eski bir şehir olan Kamaniçe’nin yaşı, yakın geçmişe kadar belirlenememiştir. Bazı tarihçiler, şehrin Dakyalılar tarafından bulunduğunu savunmuştur; ancak araştırmacılar bölgede buldukları 11 ve 13. yy’lardan kalma mesken ve surlar sebebiyle şehrin bulunuşunun Eski Rus Kronikleri dönemine denk geldiğini öne sürmektedirler. 1196 yılındaki Eski Rus Kronikleri, Kamaniçe’nin Galiçya-Volyn beyliğine ait şehirlerden birisi olduğundan bahseder. Batu Han’ın istilasından kurtulan şehirde, 12 ve 13. yy’lardan kalma surların kalıntıları kale topraklarının altında yatmaktadır. Eski şehrin merkezinde ise; yine aynı döneme ait tahta meskenlerin yangın sonucu yok olduğu, restorasyonu yapan kişilerce tespit edilmiştir. Coğrafi konumu sebebiyle 14 ve 18.yy’lar arasında Kamaniçe birçok istilacı tarafından sığınak olarak kullanılmıştır. Kısa bir süre Litvanyalı feodal Lordlar tarafından idare edilmiş olan Kamaniçe, 1434 yılında Polonya boyunduruğu altın girmiştir. Polonyalılar, uzun süren hükümdarlıklarını çok sayıda kilise, mesken ve surlarla çevrili yapılarla ölümsüzleştirmiş ve şehrin genel hatlarını oluşturmuşlardır. Çok kısa sürmüş olsa da Türk hükümranlığı da şehrin mimari yapısında izler bırakmıştr. 15. yy başlarında şehir planlaması, Batı Avrupa ve Müslüman mimarisiyle bezenmiş Eski Rus geleneklerine bağlı kalınarak yapılmıştır. Tarihi boyunca yıkımlardan çok zarar gören şehir, yeniden yapılandırılmıştır; ancak şehrin eski kısmının eşsiz mimarisi korunmuştur. Kamaniçe, yüzyıllar boyunca Podillya bölgesinin ana kültür merkezi olmuştur. Hotin Savaşı kitabının yazarları Ermeni tarihçiler Ovanes ve Stepanos Roshka Kamaniçe’de yaşamış ve çalışmışlardır. Sanatçı I. Prakhtl ve D. Sam-pini yine Kamaniçe’de yaşamış olan ünlüler arasındadırlar. İki tane teoloji okulunun işletildiği şehirde, 1840’lı yıllarda ilk Rus jimnastik salonu açılmıştır. 1899 yılında ise, Pushkin Aydınlanma Merkezi çalışmalarına başlamış olup; ardından bir teknik okul ve bir üniversite kurulmuştur. 1977 yılında 200’ün üzerinde anıta ev sahipliği yapan şehrin tarihi ve mimari mirasının korunması için, Ukrayna Bakanlar Kurulu tarafından tarihi ve mimari koruma alanı ilan edilmiştir. Şehrin görülecek yerleri arasında Kamaniçe Kalesi, Polski Rynok çarşı meydanı, eski kaymakamlık binası olan Ratuşa, Aziz Petros ve Pavlus Katedrali ile Türk minaresi, Ermeni kilisesinin kalıntıları, Zafer Kapısı, Dominiken Manastırı, Fransisken Manastırı, Türk köprüsü ve Aziz Yorgi Katedrali yer almaktadır.

  devamı için tıklayın
• 

  Dendro Sophievka Parkı

  15. yy’dan 19.yy’ın başlarına kadar dünyanın peyzaj harikası olarak kabul edilen Sofievka parkı, 154,7 hektarlık bir alana yayılır ve eski Cherkassy kasabasının kenarında yer alır. Su, toprak, mimari çalışmalar ve heykellerin kompozisyonundan oluşan ve adeta bir başyapıt olan bu park, ziyaretçilerini adeta büyüler. Eşsiz manzaralara sahip, egzotik bitkiler, nadir ağaçlar, mavi göletler, çeşmeler, şelaleler, mağaralar ve antik heykellerle bezenmiş bu park mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisidir. 1796 yılında zengin bir Polonyalı iş adamı olan Stanislav Schensny Pototsky tarafından eşi Sophia’nın doğum günü şerefine yaptırılmış ve 1802 yılının Mayıs ayında kendisine sunulmuştur. Parkın Roma ve Yunan mitolojisinden esinlenerek romantik bir stilde yapılması fikri Sophia’ya aittir. Çok yetenekli bir Polonyalı askeri mühendis olan Ludwig Metsel Sophievka’nın ilk mimarıdır. Parktaki en zorlu işleri Pototsky’nin köylüleri yapmışlardır ve her gün parkta yaklaşık 800 işçi çalışmıştır. Pototsky’nin ölümünden sonra, park eşi Sophie’ye geçmiş ardından da; Sophie’nin oğlu Alexander’a miras kalmıştır. 1832 yılındaki Polonya ayaklanmasının ardından Pototsky’nin tüm mal varlığı Kiev yönetimine devrolmuştur. 1836 ve 1859 yılları arasında park askeriyenin mülkü olmuş ve bu dönemde Tsaritsa bahçesi olarak adlandırılmıştır. 1859 yılında park, Bahçecilik Okulunun malı olmuş ve Odesa’dan Uman’a taşınmıştır. W. Pashkevich isimli bilim adamı tarafından çok nadir bitkilerle düzenlenen bu İngiliz parkı, 100 türün üzerinde ağaç ve bitkiye ev sahipliği yapmaktadır.

  devamı için tıklayın
• 

  Poltava

  Kharkiv ve Kiev arasında yer alan Poltava, 1709 yılında Kazak ve İsveç koalisyonunun Rus ordusuna karşı açtığı savaşla bilinir. Savaşın, Ruslar tarafından kazanılmasıyla Rusya; hem Avrupa’da, hem de Ukrayna’daki yerini kalıcı hale getirmiştir. Savaş alanı ve savaştan kalan heykel ve anıtlar şehrin en ilgi çekici yanıdır. Ekim Parkı, tüfek namlusu şeklindeki Zafer Sütunu ve içindeki ahşap kiliseyi korumak üzere inşa edilmiş olan Spassky kilisesi şehrin görülmeye değer yerlerindedir.

  devamı için tıklayın
• 

  Kırım Sağlık Tesisleri

  Kırım, keşfetmek için oldukça ilginç bir bölge olmakla beraber; tatil için de harika bir seçenektir. Yüzyıllar boyunca Yunanlılar, Venedikliler ve Cenevizliler gibi birçok yerleşimciye ev sahipliği yapmıştır. Kırım Tesisleri, turistler için belli başlı bir tatil noktasıdır ve her yıl dünyanın her yerinde milyonlarca turisti ağırlamaktadır. Kırım Sağlık Tesisleri, mineralli suları ve şaraplarıyla ünlüdür. Özel girişimcilerin işletmeleri, ağzına kadar dolu dükkanları ve restoranları ile es geçilmemesi gereken bir bölgedir.

  devamı için tıklayın
• 

  Chernihiv

  Chernihiv, 2000 yılın üzerinde bir süreden beri insanlar tarafından yerleşke olarak kullanılmaktadır. Bölge, Rutenya dönemine kadar uzanan geçmişiyle tarihi olarak çok büyük öneme sahiptir. Rutenya zamanında bölgenin ana merkezi olarak kullanılan Chernihiv, Ukrayna tarihinin en önemli ikinci şehridir. Chernihiv bölgesinin merkezi olan Chernihiv şehri, Desna Nehri üzerinde yer alır. 14. yy.’da Litvanyalıların sömürgesinde olan şehir, 16. yy.’da Ruslara geçmiştir. Chernihiv’de 11. yy’dan kalma Spaskvy Katedrali, Yelets Manastırının içerisindeki Assumption Kilisesi ve Mazepa’nın barok stilindeki ordu binası görülecek yerler arasındadır.

  devamı için tıklayın